Sayfalar

Fazıl Hüsnü Dağlarca Şiirleri

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA :  1914 -2008 İstanbul
Subay,ordudan ayrılınca iş müfettişi, yayıncı.Atatürkçü.
1967'de ABD'deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından "En iyi Türk Şairi" seçilmişti.
  

ÖLÜ
hangi mahallede imam yok,
ben orada öleceğim.
kimse görmesin ne kadar güzel,
ayaklarım, saçlarım ve her şeyim.

ölüler namına, azade ve temiz,
meçhul denizlerde balık;
müslüman değil miyim, haşa,
fakat istemiyorum, kalabalık.
beyaz kefenler giydirmesinler,
sızlamasın karanlığım havada.
omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayım,
ki bütün azalarım hülyada.

hiçbir dua yerine getiremez,
benim kainatlardan uzaklığımı.
yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar,
cılgınca seviyorum sıcaklığımı...
---------------------------
ÜÇ ŞEHİTLER DESTANI
durduk süngü takmıs kafir ayakta,
bizde süngü yok.
bir hayret kızıllığı akardı üstümüzden.
dehşetten daha çok..

durduk, süngüsü düşmanın pırıl pırıl,
önümüze çıktı bir gündüz bir gece.
korku değil haşa,
bir büyük düşünce.

atıldı mehmetçik, büyüyü bozdu,
bir düşman süngüsüne, göğsünden
bu şehadetle kayalar yarıldı sanki
dipçik gürültüsünden.

soruyordu herkes birbirine:a
"parlayan şey bu mu?"
muzaffer oluyordu bileklerimizde,
tarihin ilk dipçik hücumu.

hayran oluyordu koca gökyüzü
ğöğüslerimizde büyüyen bahta
28 mart günü bir adsız-tepe'de
çeliğe karşı tahta.

son altmış adım bize bir yudum şerbet
düşen kahramanın sevgisiyle al,
köyde mi görmüştük, ormanda mı,
bizim içimize sığmış o kartal?
son kırk adımın lezzeti daha hızlı;
başladı hayatımızda şehitlerce bir yarış.
ilerledik cihan cihan,
karış karış!

son yirmi adımı uçuyorduk,
almıştı herkes dipçiğini avucuna.
yine bir duraklama,
geldik düşman süngüsünün ucuna.

mustafa kemal'i gördüm düşümde,
"daha!" diyordu.
uğruna şehit olasım geldi hemen,
"sabaha!" diyordu.

al bir kalpak giymişti al,
al bir ata binmişti al,
"zafer ırak mı?" dedim,
"aha!" diyordu.

bir muhabbet sarmıştı her yönü
vatanı ve bizi seven
çoğalmıştık bir uçtan bir uca, bir rüya gibi
büyüyordu ova kendiliğinden.

neydi damarlarımızda çoğalan, çoğalan?
neydi bu tepenin adı?
içimizde sadece vatan değil,
yeryüzü kadar bir şey vardı.

ateş mi gelirmiş, yel mi esermiş?
akıyoruz, hayatımız nerede pek belli değil.
kurtulmuşuz bedenden artık,
kimse ayaklı elli değil.

atılıyorduk kâfire,
hepimizin bir yanı hilâl gibi,
bir göz vardı üstümüzde göklerden,
mustafa kemal gibi!

savaşırken yaşamak,
anam südü kadar helâl gibi,
ölüm hem büyüktü, hem kolaydı,
mustafa kemal gibi.
atılıyorduk bir devre,
tarihlerden süzülmüş bir hâl gibi :
hepimiz, hepimiz,
mustafa kemal gibi!

-------------------