Abdurrahim Karakoç şiirleri

1932, Ekinözü/Elbistan/MARAŞ ,2012, Ankara .




Milliyetçi, dindar.MHP den siyasete girmiş ve bırakmıştır.Bu nedenle MHP tabanından tepki almıştır.Bu olay için : "allah rızası için girmiştim, allah rızası için ayrıldım"
 Dedesi, babası ve kardeşleri de şair olduğu için küçük yaşlarda şiire merak sardı. İlk yazdığı şiirleri 2 kitap olacak hacimde iken beğenmeyip yaktı ve 1958 yılından itibaren yazdıklarını 'Hasan'a Mektuplar' ismi altında 1964 yılında 10.000 adet bastırdı. Fedai Yayınları arasında çıkan bu eser kısa zamanda tükendi ve 2. baskısını yine 10.000 adet bastırdı. 1981 yılında belediye memurluğundan emekli  olunca gazetecilik yaptı.
"hitler'in basiretine hayran olmamak elde değil.. hitler, bugünleri görmüş taa o zaman. dünyanın başına bela kesileceklerini bildiği içindir ki ırkçılığı din gibi algılayan, yeryüzünü kana bulamaktan zevk alan hokkabaz yahudileri temizlemiş. meğer, hitler çok uzağı gören bir insanmış”diye yazdığı için çok tepki almıştır.

Eserleri: 
Hasan'a Mektuplar (1965)
Akıl Karaya Vurdu(1965)
Eli Kulakta (1969)
Vur Emri (1973)
Kan Yazısı (1978)
Suları Islatamadım (1983)
Beşinci Mevsim (1985)
Dosta Doğru, Akıl Karaya Vurdu (1994)
Yasaklı Rüyalar (2000)
Gökçekimi (2000)
Gerdanlık - I (2000) (vakit gazetesinde yazdığı şiirlerden)
Gerdanlık - II (2002) (vakit gazetesinde yazdığı şiirlerden)
Parmak İzi (2002)
Yağmur Yerden Yağar (2002)
Anadolu'da Bahar(2006)
Barış Çağrısı-Dünya Barışına Çağrı Grubu-Meneviş Yayınları(2009)
--------------
MİHRİBAN
Sarı saçlarına deli gönlümü,
Bağlamışım çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
Yar deyince kalem elden düşüyor,
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor.
Lambada titreyen alev üşüyor,
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban. 
….
------------------------
HAKİM BEĞ 
Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına;
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.
Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
Kadılıklar hâkimliğe dönünce,
Mirasçılar tarla, takım bölünce,
İrezillik beni buldu hâkim beğ.
Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git;
Bini buldu burda yediğim zılgıt.
Eğer diyeceksen: 'bana ne, öl git!'
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.
Sekiz evlek tarla, bir geverlik su,
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu?
Kazanmasam da hu, kazansam da hu!
Canım ta burnuma geldi hâkim beğ.
Keşife-meşife, damgaya, harc'a
Kanımız kurudu harca da, harca..
Sayenizde avukatlar yıllarca,
Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ.
Mübaşir itekler, kâtip zavırlar;
Değişti bizde de göya devirler.
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar,
Tapucuyu aya saldı hâkim beğ.
Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı,
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.
Mülkün temeliydi adalet hani?...
Bizim hak temelde saklı mı yani?
Çıkartıp ta versen kim olur mâni?
Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim beğ?!
Hem davacı pişman, hem de davalı..
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hâkim beğ. 
----------------------------------
HASANA MEKTUP
Mektup yazdım Hasan'a,
Ha Hasan'a ha sana...


Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,
Aha bu mektubu alınca Hasan.
Manalar iplikten incedir amma,
Kelimeler biraz kalınca Hasan.

Gene ağzımızı açmıyor bıçak,
Huzur size ömür..... Dert salkım saçak.
Oyuna kalkıyor yüzlerce köçek,
Batıdan bir hava çalınca Hasan.

Kök saldı bahçede ayrık otları,
Yemler pay edildi, sattık atları.
Biz kovalım derken baştan bitleri,
Sülükler yapıştı, kulunca Hasan.

Süt dolu güğümü çalarız taşa,
Kutsal görevimiz "Sağol çok yaşa !"
Mülkte hakikati aramak boşa,
Tüm suçlular güçlü olunca Hasan.

Derisini yüzdük demokrasinin,
İşi iştir imtiyazlı asinin.
Hakikatte vahşi, sözde "vasinin"
Dörtnala gidilir yolunca Hasan.

Canım Hürriyeti koydunsa ara,
Ekmek yalınayak kaçtı dağlara.
Çevremize küsmüş kardeşlik var ya,
Haber ver, izini bulunca Hasan.

Soysuzlar taş atar mukaddesata
Karşı duramazsak bizdedir hata.
Tahammül teşviktir, böyle hayata,
Öl..İnsan küçülmez ölünce Hasan.
----------------------------

moda

ey yüksek sosyeteye mensup modacı hanım
eğlence zümresinin başının tacı hanım
bu metod ki sizlerin müsbet ilacı hanım
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

yerindedir tahsilin güzelliğin şahane
varsa türkten talibin bul çeşitli bahane
bir ecnebi hovarda yakalarsan daha ne
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

flörtünün sayısı en az on beş olmalı
kimisi halis züppe kimisi keş olmalı
altın kolyen kürk manton taksin beleş olmalı
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

iç votkayı şarabı sokaklarda nara at
medeniyet sizlerle yükselmektedir kat kat
çeşni ruha gıdadır her gün bir yatakta yat
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

hiç durma twist öğren her gün baloya git
tırnağını yüzünü dudağını boya git
suni peyke varis ol conilerle aya git
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

bazan düz pantalon giy traş ettir enseni
bin dolaş bisiklete göster şöyle sen seni
kabahat ailende anlıyorum ben seni
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

artist ol filim çevir ismine yıldız derler
bin kez kürtaj yaptırsan gene sana kız derler
çıplak resim çektirsen ne şahane poz derler
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

mayoyla endam göster git jürinin önünde
mahremini teşhir et her birinin önünde
seçil bir kraliçe imtihanın sonunda
dışının görünüşü içinin aynasıdır
açıl kızım utanma bu devrin modasıdır

hayır inanma kızım bunlar hep istihzadır
namus insanlar için en mukaddes meyvadır
gençlikte hissiyatın belki seni aldatır
dışının görünüşü içinin aynasıdır
haddinden çok açılmak soysuzun modasıdır

türk oğluna anne ol iftihar et onunla
elin soysuz züppesi bağdaşamaz seninle
bu yurdun kızı isen şu sözü iyi dinle
dışının görünüşü içinin aynasıdır
yapacağın düşüklük bize yüz karasıdır
---------------
gölgesinde otur amma
yaprak senden incinmesin
temizlen de gir mezara
toprak senden incinmesin

yollar uzun yollar ince
yol kısalır aşk gelince
yat kurban ol ismail'ce
bıçak senden incinmesin

burdayım de ararlarsa
doğru söyle sorarlarsa
tabutuna sararlarsa
bayrak senden incinmesin

il göçsün göçtüğün vakit
yol yansın geçtiğin vakit
suyundan içtiğin vakit
kaynak senden incinmesin

toz konmasın sakın sana
hakkı geçer halkın sana
gücenmesin yakın sana
uzak senden incinmesin
------------
Fetva
Türküler var başı belden aşağı
Çalmayan radyonun pili cennetlik.
Kâfir meyve inmez daldan aşağı
Yoksulun yaktığı çalı cennetlik.

Boşunadır dünyamıza geldiği
Aha yaşadığı, aha öldüğü...
Korkak müslümanın namaz kıldığı
Camiyi taşlayan deli cennetlik.

Kara günde çözülmesin kuşağın
Kara toprak olsun uyku döşeğin
Cihadda yük çeken uyuz eşeğin
Semeri cennetlik, çulu cennetlik.

Tez vururlar harpte önde gideni
Kaçanlar kurtarır canı, bedeni.
Şimdilik kördüğüm kalsın nedeni
Diri b... yedi, ölü cennetlik.

'Bana ne'yi akıllılık sananın
Başı var da, beyni yoktur; İnanın!
Beş-on sene cehennemde yananın
Dumanı cennetlik, külü cennetlik.

'Karışma boşver'i eylemiş sanat
'Dava gereksiz' der, 'herşey menfaat'
Böyle bir babayı vurursa evlat,
Tüfeği cennetlik, eli cennetlik.

Sevabı, günahı ayırmış Rabb'im
Ölçüdür gözlerim, tartıdır aklım
Yalana riyaya, dayanmaz sabrım
Haksıza sövenin dili cennetlik.
---------------
İsyanlı Sükût
Gitmişti makama arz-ı hâl için
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı.. neden sonra garsonu gördü
'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.

İçmedi, masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evime döktüler ateş
Sordum: 'memleketin neresi gardaş? '
'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini.. vazgeçti birden,
'Oy' dedi, yutkundu, eğdi başını. 
----------------------
dağ ile sohbet

beyaz karlı,kara çamlı iri dağ
heybet nedir,ne değildir? de hele
geceleri yapayalnız kalınca
uzlet nedir,ne değildir? de hele
***
hiç başın ağrır mı,yoruldun mu hiç?
birine küstün mü darıldın mı hiç?
sevdin mi,öptün mü,sarıldın mı hiç?
hasret nedir,ne değildir? de hele
***
neşeyi ne tartar,gamı kim ölçer
acı söz yarası kaç yılda geçer
beklemek sancıdır,ayrılık hançer
gurbet nedir,ne değildir? de hele
***
düşlerine aldandın mı uykunun
kucağında büyüdün mü korkunun
taşınması zor mu zillet tokunun
dehşet nedir,ne değildir? de hele
***
ormanın var,pınarın var,kuşun var
dört mevsimde bulut saçlı başın var
bilmem amma bir uzunca yaşın var
mühlet nedir,ne değildir? de hele

------------