Camii Şiirleri

Nureddin Abdurrahman Cami 1414- 1492), 15. yüzyılında en iyi Fars şairlerinden ve en son önemli Sufi şairlerinden biridir. Afganistan'ın bugünkü Gor Eyaleti'nde, Cam'a yakın bir köyde doğdu, ama doğuşundan birkaç yıl sonra, ailesi Herat şehrine taşındı ve orada öldü.

Fatih sultan muhammed, kendisini istanbul’a davet etti. konya’ya kadar geldi. fatihin vefatini haber alarak geri döndü.


"mevlana bir peygamber değildir ama kitabı var."

"sevgiden daha yakın bir yakınlık yok, düşmanlıktan daha uzak bir uzaklık da yoktur."



'' suçludan öç almak adalet, onu bağışlamak fazilettir. ''
-----------------------------------------------------------------------------------

“Silsiletu’z-Zeheb”’in “Hâtime”sinde şöyle der:

“O sihirden(şiir) birkaç kez [el çekip] dilimi bağladım,
O az bulunur efsundan tövbekâr oldum.
Fakat o benim tabiatımda olduğundan
O alın yazısının harfi başımdan gitmedi.
Yeniden o harfe geri döndüm,
Şiiri her hâlükârda meslek edinerek.”


Tuhfetu’l-Ahrâr’da ise kötü şairlerin şiiri katır boncuğu derecesine düşürdüklerini söyleyerek şiirin ayağa düşürülmemesi gerektiğini vurgular:

“Ne yazık ki mücevherden anlamayan,
Ümit ve korku ipine boncuk dizen bu kesim,
Ona mücevher adını vermekle birlikte
Boncuk gibi eşeğin kuyruğuna bağladı.
...
Devrânın dükkânında akıllı ol da
Pahalı malı ucuza satma.
Felek onu sana bağışlamışken
Sen onu bön davranıp verme ucuza.”

----------------------------------
Fatih’e yazdığı mektupda yer alan şiiri::

“ey kuzeyden esen rüzgâr! ne hoş kokular getiriyorsun.
haydi arzuların kıblesi olan semte doğru es!
ılık nefesine samimiyet kokularını karıştır.
ve hep ihlas yolundan giderek hedefe ulaş.
rica ve dua denklerini horasan’da bağladıktan sonra.
rum diyarına doğru yürü.
yolda, bu yolun usûl ve erkânını öğren.
büyüklerin yetiştiği dergâhın nerede olduğunu sor.
oraya varınca yüzünü hizmetçilerin ayak tozlarına sür.
izin isteyip, yeri öperek huzura gir.
o cihad eri, gazi padişahın önünde hikmetler saçarak söze gir ve şöyle de:
-ey mertebesi yüksek padişah!
sana dünya mülkü, atalarından kalma bir mirastır!
dünyada pek az kimse, böyle büyüklük ve ihtişam tahtında senin gibi feyz verme olgunluğuna sâhib olabilmiştir.
sünnet-i seniyyenin her tarafa yayılması senin gayretinle oldu.
küfük yuvaları, kiliseler, yine senin himmetinle camiye çevrildi.
harblerdeki isabetli tedbirlerinle, küfür ve sapıklık kal’alarını kökünden yıktın.
daima şefkat ve merhamet tarafına yönelmiş,
kötü huylardan temizlenmiş bir padişahsın.
seni kıskananların aksine her türlü hikmet, şeref,
yiğitlik ve cömertlik sıfatları sende toplanmış.
cömertlikte derya gibisin, sanki altın madenisin.
hatta deryadan da altın ocağından da cömertsin.
şu gök kubbenin zirvesi var oldukça ve dünya yerinde durdukça,
allahü teala, gönlüne uygun ihsanlarda bulunsun, dünyanın şerefi ayaklarının altına serilsin, dilerim.
ey etrafa anber kokuları saçan seher yeli!
madem ki duâ ve sena demetleri diziyorsun,
bu garip şiirlerden birkaçı o selim akıllı edîb padişaha lâyık ola.
sana emanet ettiğimiz bu garip armağanları sultanın meclisine götür.
bu kıymetsiz hediyemi onun yüce ve şerefli huzuruna sunarken, de ki:
karınca, muhabbet ve sadâkat yönünden,
süleyman aleyhisselamın katına yarım çekirge ayağı gönderdi.
nitekim ‘armağanlar, gönderenin değeriyle ölçülür’
diyerek sözü bitirmeye bak.
fazla ısrar etme. lütfen selam ve hürmetimi söyleyerek kelâma son ver.”