Sayfalar

Heinrich Heine Şiirleri

1797-1856 Alman şair, Romantizm ve Realizm akımları arasındaki geçiş döneminde siyasal şiirin öncüsü Heinrich Heine, 13 Aralık 1797'de Düsseldorf'ta doğdu, 17 Şubat 1856'da Paris'te öldü. Yahudi kökenli bir ailedendi, sonradan Protestan mezhebine girerek Hıristiyan oldu. Bonn ve Göttingen'de hukuk öğrenimi gördü, Berlin'de, Hamburg'da, 1831'den sonra Paris'te yaşadı.
Eserleri Alman otoriteleri tarafından men edildi.

   



Heine hep Alman politika ve toplumunu eleştirmeye uzaktan devam etti. "Deutschland. Ein Wintermärchen" (Almanya. Bir Kış Masalı) adlı eserini yazdı. 1844'te arkadaşı Karl Marx bu eserini sahibi olduğu gazatede makaleler hâlinde yayımladı.


"maymun insana ne kadar çok benzemek isterse o kadar gülünç olur. budalalar da akıllı gibi hareket ettikleri ölçüde o kadar tuhaf duruma düşerler"

"Kitapların yakıldığı bir yerde, sonunda insanlar da yakılacaktır."

"Zevk son derece hoş bir acıdan başka bir şey değildir."

"Tabii ki tanrı beni affedecektir, bu onun işi." (Ölüm döşeğindeyken.)

"Bir insan için Allah’ın en büyük ihsanı iyi ahlâktır. Güzel bir yüz veya nazlı bir davranış bile, kalp kötüyse, fena kötü ahlâkı gizleyemez."
--------------------------

olum
soguk bir geceden baska bir sey degildir
yasam ise
sicak ve bunaltici bir gun

----------------------
" ey mezar,
bayağı gürültülerden korkan hassas kulaklar için
ölüm iyidir ama daha iyi olurdu
eğer annemiz hiç dünyaya getirmeseydi bizi."

---------------------------
ben bir alman şairi
bütün almanya'da meşhur
en üstün isimler söylenince
içlerinde benimki de bulunur.

-----------------------
"durmaksızın sorarız,
ta ki bir avuç toprak
ağzımızı kapatana kadar
peki ama bu mudur yanıt?"

-----------------------
"size acılarımdan dert yanınca
esnediniz, hiç bir şey demediniz;
onlardan zarif şiirler çıkarınca
övdünüz, iltifatlar ettiniz."

-------------
ISIRIK FAZLAYDI

Bak o eski rüya geri dönüyor;
Yukarda yıldızlar, mayıs gecesi,
Ölümsüz sevgiye yeminler ettik
Oturup ıhlamur altında hani.

Bağlılık yemini, üstüste yemin,
Konuştuk, öpüştük, güldük seninle,
Tuttun bileğimden ısırdın beni
Verdiğim sözleri tutayım diye.

Ey gözleri duru duru güzelim,
Ey dişleri ak pak, karlardan beyaz,
Yeminler ortama uygundu ama
-Gücenme- ısırık fazlaydı biraz.

---------------------
SİLEZYALI DOKUMACILAR

Gözler kupkuru, yaş yok gözlerde bir damla.
Oturmuşlar tezgâhları başına, diş bilerler.
Dokuruz kefenini senin, hey Almanya, Almanya,
dokuruz sana bir yuf, bir yuf daha, bir yuf daha,
dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha!

Yuf o tanrıya, tapındığımız tanrıya,
soğuk kış gecelerinde biz, aç çıplak
yalvardık yakardık, umutlandık, bekledik boşuna,
komadı bizi insan yerine, aldattı bizi, alay etti acımızla.
Dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha!

Yuf o krala, zenginlerin adamına,
halkın yoksulluğuna hiç aldırmayan o krala,
bir de soyar bizi varana dek son kuruşumuza,
kurşunlatır köpekler gibi sokak ortasında bizi.
Dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha!

Yuf o anayurda, bağrımıza bastığımız anayurda,
yalnız alçaklığın, utancın çiçeği yetişir üzerinde,
ve çiçekler soluverir, çiçekler açar açmaz, anide,
solucanlar büyür ve kurtlar, kokuşmuşluğun kucağında.
Dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha!

Dokuruz ha dokuruz, senin sonunu dokuruz, gece gündüz,
inleyen tezgâhlarda mekiklerimiz savrula savrula,
sana kefen dokuruz, ey koca almanya, sana kefen dokuruz,
dokuruz sana bir yuf, bir yuf daha, bir yuf daha,
dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha dokuruz, dokuruz ha!


-------------------------

"köhne, berbat şiirler,
rüyalar kötü, hain;
hepsini gömelim artık,
bir büyük tabut getirin.

başka şeyler de koyacağım,
söylemem henüz, neler;
kocaman olsun tabut,
heidelberg fıçısı kadar.

bir de sedye getirin,
sağlam, kalın tahtaları,
mainz köprüsünden daha da
uzunca olmalı.

sonra köln katedralinde
ermiş christoph var ya,
ondan da kuvvetli, on iki
pehlivan bulun bana.

tabutu onlar taşısın,
denize indirsinler;
öyle büyük bir tabut,
öyle büyük bir mezar ister.

bu tabut neden mi böyle
kocaman, ağır?
aşkımı da koydum içine,
acılarım da içindedir."

-------------------

"benimkisi çok uysal bir karakter. isteklerim : 
gösterişşiz küçük bir ev, iyi bir yatak , en taze süt ve tereyağı, penceremin önünde bir kaç çiçek ve kapının önünde bir kaç ağaç; ve eğer tanrı mutluluğumu tamamlamak istiyorsa, bana altı - yedi tane düşmanımın o ağaçlarda sallandığını görme zevkini tattıracaktır. ölümlerinden önce ben , içten bir şekilde, hayatları boyunca bana karşı yaptıkları bütün yanlışları affedeceğim. şu doğrudur kişi düşmanlarını affetmelidir - ama asıldıkları gördükten sonra."