Arif Nihat Asya Şiirleri

ARİF NİHAT ASYA: 1904 Çatalca -1975 Ankara,
    

"Bayrak şairi" olarak da tanımlanan, milliyetçi ,muhafazakar, Ülkücü  şairdir.. adana, malatya, edirne, tarsus, ankara ve kıbrıs liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1950-1954 arası seyhan (adana-Demokrat  Parti) milletvekilliğinden sonra yine öğretmenliğe döndü (1954). ankara gazi lisesi'ndeki görevinden emekliye ayrılınca (şubat 1962) yeni istanbul ve babıali'de sabah gazetelerinde siyasi ve edebi fıkralar yazdı. Edebiyat dergisi çıkardı.
yayımlanan şiir kitapları da şunlardır: heykeltraş (1924), yastığımın rüyası (1930), ayetler (1936), bir bayrak rüzgar bekliyor (1946), enikli kapı (1964), kubbe-i hadrâ (mevlânâ üzerine, 1956), kökler ve dallar (1964), emzikler (1964), dualar ve aminler (1967), aynalarda kalan (1969), kanatlar ve gagalar (1946), 
"komünizmin azılılarını ölüm temizler. bu hakikat kabul edilsin ki, kızıl don kişotların ara sıra bunu düşünerek, enseleri seğirsin. yahut kurşunu düşünerek, kulakları çınlasın."demiştir.
"kore'de oğlunu komünist kurşunu ile şehit veren bir ananın vicdanını bir yerli komüniste verilen hapis cezası tatmin etmez. zaten komünistler bizim her zaafımızı istismar eder. imkan olsa da bir kızıl sallandırsak bu kadar şımarmazlardı... hiç değilse sembolik olarak iki komünist asılsın."demiştir.


-------------------------------------------
Bayrak
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!

---------------------
"nerde kaldı o çağlar ki
analar kurt doğururdu
tarih insan çamurunu
destanlarla yoğururdu

nerde o yiğitler ki, gür
sesleri ülkeyi bürür
yürü! dese dağlar yürür
dur! dese kapler dururdu..."
----------------------
'zannetme, çocuk, istediğin her şey olur.
binbir arının bir teki -yalnız- bey olur....
çoktur sayılardan da karmaşıkta kamış
lakin, aradan bir kaçı -ancak - ney olur.
-------------------------
"bize bir nazar oldu
cumamız pazar oldu
bize ne oldu ise
hep azar azar oldu.."
-------------------


o zaferler getiren atların
nalları altındanmış
gidişleri akına,
gelişleri akındanmış.

yolları eline dolayan
beldeler, ülkeler avlayan
süvarileri varmış ki
oğuz, bilge, süleyman'mış

bize bin yıllık armağan
şu parıltı kılıçlarından
ve şu serin, kuytu gölge
kanadlarındanmış.

kimi kılıç dövülen al külçeden
kimi güllerin al açtığı bahçeden,
kimi dağların yoğrulduğu
şu mor yığındanmış.

tufanında, borasında,
gürüldemiş gökler...
ve yerle gök arasında
dağlar kımıldanmış...

gönül vermişler aya;
hükmetmişler toprağa, suya...
tanrıyla akrabalıkları
yakındanmış.

zembereğini kuran
onlarmış bu dünyanın...
onlar ki kurt doğuran
obaların kanındanmış.

ve zaferler getiren atların
nalları altındanmış.
-----------------
duâ

biz, kısık sesleriz.. minareleri,
sen, ezansız bırakma, allah'ım!
ya çağır şurda bal yapanlarını;
ya kovansız bırakma, allah'ım!
mahyasızdır minâreler.. göğü de
kehkeşansız bırakma, allah'ım!

müslümanlıkla yoğrulan yurdu
müslümansız bırakma, allah'ım!

bize güç ver.. cihâd meydanını
pehlivansız bırakma, allah'ım!
kahraman bekleyen yığınlarını
kahramansız bırakma allah'ım!
bilelim hasma karşı koymasını:
bizi cansız bırakma, allah'ım!

müslümanlıkla yoğrulan yurdu
müslümansız bırakma, allah'ım!

yarının yollarında, yılları da
ramazansız bırakma, allah'ım!
ya dağıt kimsesiz kalan sürünü
ya çobansız bırakma, allah'ım!
bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
ve vatansız bırakma, allah'ım!

müslümanlıkla yoğrulan yurdu
müslümansız bırakma, allah'ım!
---------------------------
Fetih Marşı
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!

Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden

Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini!
Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini!
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!

Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın;
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın

Bu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır;
Şu mihrab Sinânüddin, şu minâre Sinân'dır;
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!

Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın
Kızım, sen de Fâtihler doğuracak yaştasın!

Delikanlım! işaret aldığın gün atandan!
Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!
Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan'dan!

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın

Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!