Baki Şiirleri



Asıl adı Mahmud Abdülbâkî ‘dir. Sultanüş'şuâra (Şairler sultanı) olarak anılmıştır. Medine ve İstanbul illerindede kadılık yapmış. Anadolu ve Rumeli eyaletlerinde kazaskerlik görevinde bulunmuştur. Bâki'nin Saray'a hep bir yakınlığı olmuştur. Özellikle Kanunî Sultan Süleyman ile yakın ilişkileri olmuştur. Sultan Üçüncü Murad zamanında sürgüne gönderildiyse de bir süre sonra affedilerek yine İstanbul’da önemli makamlara getirilmiştir. şiirlerinde tasavvuf yoktur. aşkı gerçek dünyada, maddi alemde arar. Kendini beğenmişlik söz konusudur.güzel olan her şeye aşıktır. zaten Nedim'i en çok bu yönden etkilemiştir.



Nahcivan Seferi ertesinde kendisini övgülerle dolu bir “Kaside” ile karşılayan genç Baki’yi Kanuni himayesine almıştır.Kanuni onun hakkında;
"kırk kusür sene cihanı yönettik sorsalar 3 tane hayırlı işin nedir diye ikisi devlet sırrıdır söyleyemem bir şu baki'yi millete kazandırmamdır " diyerek ne kadar büyük bir şair olduğunu anlatmıştır.


Başlıca eserleri
Dîvân (4508 beyitlik, en önemli eseri)
Fazâ’ilü’l-Cihad (çeviri)
Fazâil’i-Mekke (çeviri)
Hadîs-i Erbain Tercümesi
Kanuni Mersiyesi


------------

saye-i serv-i bülendin yollar üstünda görüp
hassaten der canu dil "ya leyteni küntü turab"
servi boyunun gölgesinin yollar üstüne düştüğünü görünce gönlüm, içtenlikle keşke bende toprak olsaydım der.
---------
Dil derdini gamunla dil-efgâr olan bilür
Bîmâr hâlini yine bîmâr olan bilür
Gönül derdini gamınla gönlü kırık olan bilir. Hasta hâlini yine hasta olan bilir.
--------------------
avazeyi bu aleme davud gibi sal
baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş

--------

Açıl bâğun gül ü nesrîni ol ruhsârı görsünler
Salın serv ü sanavber şîve-i reftârı görsünler

Kapunda hâsıl itdi bu devâsuz derdi hep gönlüm
Ne derde mübtelâ oldı dil-i bîmârı görsünler

Açıldı dâğlar sînemde çâk itdüm girîbânum
Muhabbet gülşeninde açılan gülnârı görsünler

Ten-i zârumda pehlûm üstühânı sayılur bir bir
Beni seyr itmeyen ahbâb mûsîkârı görsünler

Güzeller mihribân olmaz dimek yanlışdur ey Bâkî
Olur vallâhi billâhi hemân yalvarı görsünler

Günümüz Türkçesiyle

1. Bağın gülü sen yüzünü aç da nesrini, o yanağı görsünler; salın servi ve fıstık çamı o yürüyüş tarzını görsünler.

2. Gönlüm bu devâsız derdi derdi hep senin kapında kazandı; hasta gönlün nasıl bir onulmaz derde tutulduğunu görsünler.

3. Göğsümde yaralar açıldı, yakamı parçaladım; sevginin gül bahçesinde açılan nar çiçeğini görsünler.

4. Zayıf bedenimdeki kaburga kemikleri bir bir sayılabilir; beni görmemiş olan dostlar aynen bana benzeyen mûsikârı görsünler.

5. Ey Bâki! Güzeller acımaz, şefkat göstermez demek yanlıştır; vallâhi billâhi gösterirler hele biraz yalvarı görsünler.

--------------------------------

Ferman-ı aşka can iledür inkiyadumuz
Hükm-i kazaya zerre kadar yok inadumuz

Baş eğmezüz edaniye dünya-yı dun içün
Allah'adur tevekülümüz i'timadumuz

Biz mükteka-yı zerkeş-i caha dayanmazuz
Hakk'un kemali lütfunadır istinadumuz

Zühd ü salaha eylemezüz iltica hele
Tutdı egerçi alem-i kevn-i fesadumuz

Meyden safa-yı batın-ı humdur garaz heman
Erbab-ı zahir anlayamazlar muradumuz

Minnet Huda'ya devlet-i dünya fena bulur
Baki kalur sahife-i alemde adumuz


GAZELİN AÇIKLAMASI
Aşkın fermanına boyun eğmekliğimiz ta candan ve yürektendir. Bu uğurda alın yazımıza karış zerre inadımız ve karşı koymamız söz konusu değildir.

Şu alçak dünyanın birtakım geçici menfaatleri uğruna aşağılık kimselere boyun eğmeyiz. Bu yolda bütün tevvekülümüz, bütün güvencimiz Allah'adır. O'nun hükmüne rıza gösteririz.

Biz geçip gidici mevkii ve makam ile makam ile edin,lmiş altın işlemeli yastıklara sırtımızı verip dayanmayız. Bütün dayanağız Cenabıhakk'ın noksansız ve sınırsız lütfunadır.

Hele sofuluk ve gözü kapalı dindarlığa asla sığınmayız. Velev fesadımız bütün mevcudat alemini tutmuş bile olsa!

Bizim içkiden anladığımız küpün içindeki safadadır. Her şeyi, gördükleri dış yüzüyle değerlendirip hüküm verenler, bizim meramımızı asla anlayamazlar.

Dünya devleti geçip gider ve yok olur ama Allah'a binlerce şükürler olsun ki, bizim adımız alemin sayfasında Baki kalır.

--------------------------

Kanuni mersiyyesi’nden:

...GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ...
TANRI 'NIN BAĞIŞLAMASI ÜSTÜNE OLASI SULTAN SÜLEYMAN HAN'A AĞIT

1 BEND:

Kılıcın düşmana dil yaraları açtı
Bu yüzden kimse konuşmaz oldu,diller kesildi

Görünce servi fidan gibi başını yükselten mızrağını
Uzun boylu sorgun ağacının sanıyla ban diye anılan(macar) beyler(i)

Başkaldırmanın adını adını bile anmaz oldular.
Atının ayağı nereye bassa ,armağan diye hanlar yoluna verdi canlarını

Geçicilik çölünde heves kuşu durmaz uçar,
Kılıcının Tanrı yoluna sabil etti kanları.

Yeryüzünün her yönüne kılıç gibi
Demir kuşaklı cihan pehlivanları gönderdin.

Bin tapınağı alıp mescide çevirdin
Çan kulelerinde okuttun ezanları.

Sonunda göç kösü çalındı,göçtün(öldün)
İlk konağın oldu cennet bostanları

Allah'a şükür seni iki cihanda mutlu kılıp
Kutlu adını hem gazi, hem şehit eyledi
Not:Altı benttir.