Cegerxwin ( ciğerhun) Şiirleri

İsmi dertli (ciğeri kanla dolmuş) anlamına gelmektedir. 1903-1984 Mardin'in (şimdi Batman'a bağlı) Gercüş ilçesine bağlı Hisar Beldesi'nde (Hesarê) Şehmus Hasan olarak dünyaya geldi.Suriyeye göçtüler. İsveç’de öldü.Marksist, kürt. Diyarbakır’daki 1925 yılındaki isyana da katılmıştı .

   



Aslan ve kaplan birlikte giderken
Buldular bir miktar peynir.
Bir o yedi peynirden, bir öbürü.
Sonra başladılar birbirlerini sopalamaya.
Biri dedi ki öbürüne
Gidelim vahşi hayvanların üstadı tilkinin yanına.
O bulur bizim aramızı.
Vardılar her ikisi de tilkinin huzuruna.
Sofu bir derviş gibiydiler,
Anlattılar davalarını
Yürek ve ciğer dağlayan sözlerle.
Tilki hemen kalkın dedi,
Getirin bana bir terazi.
Getirdiler önüne bir teraziyi.
Koydu kefelere tilki peyniri.
Birine fazlaca koydu, ötekine az.
Dengelemek için ağırından ısırdı,
Öbür taraftan daha da hafif oldu o taraf.
Bir sağ kefedeki peynirden yedi tilki,
Bir sol kefedeki peynirden,
Ortada peynir kalmayana dek.
----------------------------------------------
çirto ve virto nun vatanı

koca kafalı kızıl aslan
heyebetli idi, cin gibi
bir gün rastladı tilki ye
ağzında armut gördü
dedi:tilkicik, bu ne
tilki dedi: ayvadır
nerde var bu ayvalar
ne taraf, ne yönde
tilki hınzırca dedi aslana
aşağı inmemiz lazım
birlikte indiler ağacın altına
gördüler yerde bir kaç tane
tilki topladı çabukça

indirdi aslanın yanına
aslan dedi: tilki, ne güzel
ama nasıl düşer bunlar
tilki dedi: paşam
kuyruğumuzla sarsıyoruz
bir, iki, üç dört
düşerler yukardan
aslan da kuyruğu ile sarstı
de bir hayır görmedi bundan
dedi:tilki kardeş, hani düşmedi
tilki gitti geldi, dolaştı
dedi:güçlü ve zinde paşa
beliniz çok kuvvetli
aslan verdi belini ağaca
armut düşmedi ağaçtan
tilki dedi: dur hele
belin zayıf gözüküyor
şimdi gidiyorum, geleceğim
eksik her ne varsa getireceğim
tilki gitti ve bir ip(?) buldu
acele ile hemen getirdi
aslan verdi belini ağaca
tilki dolamaya başladı
pençeden ağza kadar
biraz durman lazım
belki çok da yoruldun
hava sıcak, ateş gibi
tilki sıkıca bağladı
kaburgalar kavuştuğunda birbirine
aslan dedi: tilki, hile bu
tilki dedi: doğrudur
bu bizim ülkemizdir
aslanların değil
hilebazların
kurt ile tilkinin yurdu
aslanlar gelemez buraya
farelere yem olur gözlerin
aslan dedi: adın ne senin
adım çirto ağa
bu bağ ve bahçelerin sahibi
tilki koyuldu yola
eski gezginler misali
kuyruğu dimdik
gözler faltaşı gibi şekilde
aslan yığıldı yere
ne aman ne imdat
gördü ki bir fare geldi
o da üstüne
dedi:aa, kabak kafalı aslan
kim yaptı bunu sana
görülmüş müdür alem de böyle şey
aslan bağlansın
şimdi bırakırım seni
ki göresin ne kadar merdim
ne kadar kurtarsak sizi
anlamazsınız iyilikten
yiğit fare kesti ipi
ağacın etrafında gidip geldi
hareket ve kin ile
aç ve uykulu aslan
yerle oldu bir
fare kendini övdü:
bana bak hele
akîl ve kahramanım
dar günlerin adamıyım
aslandan gitmiş tazelik
bakışlarıyla süzdü
aslan dedi:söyle kardeş
ne istersin benden
dedi:emrindeyim ben
kul, kölenim
ben ki buraların faresi
gözüm yok parada
derim ey büyük şah
tacı veresin başıma
adımı da yapasın aslan
olayım başı taçlı şah
aslan dedi: adın ne senin
görünür de, soytarıdır
-bana derler virto
babamın adı zirto
de, aslan dedi kendi kendine:
akşam olmakta
yüz lanet bu memlekete
bu sonu gelmez pislik
taşı yuva edinmiş tilki
nasıl bağlar aslanı
yeraltı faresi bıraksın aslanı,
aslanın huzurunda da konuşsun
bu vakit ve demlerde
bize şan şeref kalmadı
aslanlık ve ağalıkla
gelmem artık bu diyara
aslan gitti ve gelmedi daha
aslansız kalmış bu diyar
şeyh ve mola çirto
ağalar ve beyler virto
mil, zîl, kîk ve zaz
hep oldu kedi, domuz
uyumuyorum derdimden...

------------

"köle idin köle kaldın!" desem sana hey bacım,
zincirlerin yoktur diye inanmaya görürsün.
ola ki gene de bir umut bulursun arkasından
silkilip atılıverişinin ve kırılıverişinin kurumuş bir dal gibi!
hiç düşündün mü hiç:
seni dövmek izni bize kimden geliyor,
her lokmanın sana zehir olması nedendir hey bacım,
neden her yol sana yokuş?
sen bizleri bir umut gibi içinde taşıyan
dokuz ay yaralı kuş!
öyle üzgün üzgün bakma yüzüme:
sana değil aslında bu sorular.
bu sorular zerdüşt, isa, musa ve muhammed'edir.
gelgelelim hepsi yitik hey bacım:
dünya dar gelmiş de sığamamışlar,
dendiğine bakılırsa cümlesi gökyüzündedir..
ve ciğerhun kardeşim, herkesi eşit gören,
vicdanı temiz, sözü doğru, alnı ak
ve de biraz aceleci olduğundan mı nedir
yanılıp sana sormuşsa şaşkınlığına ver,
kusura kalma kusura kalma kusura kalma bacım..

-------------

"kürtler! bir olun.
eğer olmazsanız bir, gidersiniz bir bir."

-------
Kızıl Sel

Ey kızıl sel, güçlü sel
Bu ova ve dereleri sen kapladın

Damla ve sızıntılarınla inince sen
İlk önce varlığını duyumsatmazsın
damla ve sızıntılarınla inince sen

Bir araya geldin mi bir kez,
Küçük büyük demeden ezer yıkar
yüreklere korku salarsın.

Neye çarpsan hemen kırarsın,
Şehir ve köyleri tümden yıkarsın.

Düşman önünden çığlıklarla kaçar,
Silahsız ve elleri boş yere yıkılır.

Hangi önderden böyle ders almışsın?
Nereden bu birliğe ulaşmışsın?

Biz de gidip onun yanında ders alalım,
El ele tutuşup birbirimizi görelim.

Arzumuz odur ki senin gibi birleşelim,
Önümüze çıkan düşmanları kırıp, geçelim.

Burjuvazinin yüreğine salalım korkuyu,
Naralar atarak saldıralım.

Zengin ve sömürgecilerin başlarını eğelim,
Ayaklarımızın altında ezelim yılanın başını.

Sen milletin düşmanı zenginlerin dostusun,
Hiç kimse senin gibi dinsiz, imansız olmasın.

Bu yoksul ve ezilenleri önüne kattın,
Sevinç ve gülmelerini kursaklarında bıraktın.

Bu kerpiç ve ağaçlar, bu tahta ve oluklar
Üst üste yığılıp birer köprü oldular.

Sen, Ayzinhover ve Timurlenk gibi katı yürekli
Neden anlamsız bir savaş istersin sürekli?

Bu fakir ve kimsesiz yetimler
Duvar diplerinde ağlaşırlar.

savaşlar her zaman zenginlere kâr getirir,
çeker zararı hep işçi, köylü ve fakir…
sen verirsin pamuk ile pirinci zengine
işçi ve köylüleri talan edercesine!…

senin belan bize, kârın ise onlara,
başımıza musallat olmuşsun
dönmüşsün pehlivanlara.

bugünün onlara, yarın doğar bizim günümüz,
el ele verdiğimizde işte o gün görürsünüz!

senin akışını zenginlerin başı gibi dağıtacağız,
seni kanallarla donatıp toprağa akıtacağız…

her yer artık seninle yeşersin,
toprağın yüzü aydınlanarak gülsün.

ne zaman arkadaşın zenginleri öldürsek!
o an dünya cennet gibi daha da güzelleşecek.

savaşlara izin verilmeyecek,
herkes esenlikle, kardeşçe yaşayacak.

bu taht ve sınırlar aradan kalkacak,
tüm uluslar birlikte özgürce yaşayacak.

böylece demire egemen olacağız,
tüm canlılar birbirlerini tanıyacak.

toprağı sürüp işletelim,
içinde saklı ne varsa çıkartalım.

işte o zaman temiz ve güzel su herkese,
sahip olur insan ambar dolusu mal, mülke!

böylece sitem ve zorbalık kalkacak,
o zaman yiğitlik nedir anlaşılacak!

gönlümüzce güzelleşsin her yan donansın,
dertlerimiz bitsin güllerimiz yeşersin…

suyun cam gibi berrak arı kalsın,
kolların bir halı gibi açılsın.

herkes güleç yüzlü, neşeli, gönlü hoş olsun,
zincirsiz ve prangasız özgürce yaşasın.

insanlar eşit, kadın ve erkek farkı olmasın,
tüm emekçiler kendileri için istekli çalışsın.

sonbahar, kış, ilkbahar ve yaz gelecek,
her yerde çekirdekler seninle yeşerecek.

ağaçları önüne katıp sürüklemeyeceksin,
insanların evini yıkıp perişan bırakmayacaksın!

zorbaların adları dünyadan silinecek,
her yerde senin güzel rengin esecek.

ey ülkemin suyu, unutma yürü ileri!
yeşert göğsümde gül bahçeleri…

çok yaşamadan erken ölürsem şayet,
o güzel ânı yazık olur görmezsem!

hiç olmazsa bu yaş tenin
gül ve sümbülleri yeşertsin…

ey deli kızıl sel, inanıyorum ki akacaksın
şirin’in sesi gibi güzel çağlayacaksın!

genç kız ve erkekler coşkun deyişler söyleseler,
daha güzel sallanır güller ve yemyeşil çimenler.

ey deli sel, ey tatlı güzel su!
ben ve sen yaşamın sırrıyız!…

iyilik ve kötülük, gece ile gündüz gibi iz ize
neden zorbalık yapalım birbirimize?

kahrolsun zorbalık, ölsün zulmeden insan!
yaşasın eşitlik her zaman ve her ân…

temiz karakterli, uzağı gören ilerici insanlar
neden birleşmezler, ey yüreği yaralı cigerxwîn!"