Feridun Attar Şiiri


1136 ,1221 Horasan'nın en önemli dört şehrinden biri olan Nişabur’da doğmuş ünlü bir İranlı şair ve mutasavvıftır.Moğollar tarafından öldürüldüğü söylenmektedir.Mezarı nişabur'dadır. Ömer Hayyam'ın kabir komşusudur. Hekim ve eczacı olmasından dolayı Attar olarak anılır.Mevlana Celaleddin-i Rumi' nin babasının (Bahaeddin Veled) hocası.Eserlerinde 1885 hikaye  vardır.
Rivayete göre, mevlana küçük yaşlardayken, babası baha veled'le birlikte yürüyorlar ve feridüddin attar onlara dönerek şöyle diyor:

"tanrıya hamd olsun, işte büyük bir nehir, arkasından kudretli bir okyanusu sürükleyerek geliyor"

Baha veled zaten o yıllarda "sultan-ul ulema" ünvanına sahip. bilginlerin sultanı manasına geliyor. herkes, özellikle islam alemi ona çok büyük saygı duyuyor. fakat feridüddin attar, baha veled'i büyük bir nehire; arkasında yürüyen celal'i (mevlana'yı) ise kudretli bir okyanusa benzetiyor ve mevlana'nın geleceğini çok önceden görüyor.



Eserleri :
Divan:
Esrarname; Sufi düşünce konulu, bu eserinin bir nüshasını, Mevlānā Celāleddīn Muhammed Rūmī ailesi ile birlikte genç yaşında Nişabur'da konakladığı sırada ona verdi.
Mantıku't-Tayr; 1187 yılında yazmış olduğu 4724 beyitten oluşan eseridir.mantik ut tayr adlı kitabında sayfalar boyunca "allahım sen böyle büyüksün, şöyle yücesin, süpersin, ben hiçim, yarim ol, yoldaşım ol, hürmetler" tarzı ifadeleri evirip çevirerek 21 sayfalık bir giriş yapmasıyla beni benden almış şahsiyet. arkasından da 13 sayfa peygamber methi geliyor. zaten başlık da "peygamberin (sas) methi" "canlar canının tozu, alemin nuru, mahlukat hürmetine yaratıldı" gibi ifadelerle sayfalar doldurduktan sonra yalakalık faslına geçiyor. "bana nazar et, bana şefaat dile, beni şirkten şundan bundan arıt" falan filan. devamında da birer sayfadan biraz fazla yer vererek dört halifeyi yıkama yağlama faslına geçmiş ve "taassup hakkında" başlığındaki yazdıklarından sonra konuya girmiş. 61. sayfada oluyor bu giriş. bir de taassup hakkında başlığını görünce "bağnazlık, dinde aşırılaşmak, tutuculuk" konularında fikirlerini okuyacağım sanmıştım. taassuptan kastı şia'nın hz. ali'yi diğer üç halifeden üstün tutup, hz. ali'ye haksızlık yapıldığını düşünmeleri ve üç halifeye buğz etmeleri. bunu eleştiriyor. tabi bunları iranlı bir şairden okumak da ilginç.
Musibetname:
İlahiname:
Ceváhirnáme:
Şerh-i Kalb:
Tezkiretü'l-Evliya; İslamiyetin önderlerinin yaşamöykülerini anlatır.
Keşf-i Esrar ve Marifetü'n-Nefs eserlerinin ona ait olup olmadığı konusunda ihtilaf vardır.
Mazharil acayip: adlı eserinde isna-aşeri (caferi) imami olduğunu açıkça söylemektedir


NOT: Prof ritter bu sınıflamasına göre, attar’ın eserlerini şöyle sıralar: ortada bulunmayan haydarname, divanı, sonradan kendisince imha edilen cevahirname ve şerh al kalb adlı eserleri, esrarname, mantık al tayr, musibetname, muhtarname, ilahiname, bülbülname, pendname, tezkiret al evliya, miraçname, cümcümename, vuslatname, cevahir al zat, hallaçname, bisername, mazhar al acaib, lisan al gayb.
bunlardan başka heft vadi, hayatname, vasiyetname, kenz al hakayık, kenz al esrar, ihvan al safa, veledname, miftah al fütül gibi diğer eserlerinde adları geçmeyen şüpheli eserleri de vardır.


------------------------------
"iyiliğe gücün yetmezse, kötülük yapma."
---------------------------------------
Söylemediğin sözü söyleyebilirsin, fakat söylediğini gizleyemezsin.
---------------------
"akıllıların mutluluğu susmak, cahillerin mutluluğu unutmaktır."
--------------------------------------------------------------------------------
"kimdir benim gibi tek ve tenha kalan;
denizin dibine daldığı hâlde dudakları kupkuru bulunan!"
------------
"dört şeyi dört şeyden temizle; dilini gıybetten, kalbini kıskançlıktan mideni haram lokmadan, davranışlarını riyadan."
---------------------------
Mevlana onıun için şöyle demiştir:
"attar aşkın yedi şehrini gezdi de
biz ancak bir sokağın dönemecindeyiz."
------------------

SİMURG EFSANESİ

Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da batıda bilinen adıyla Phoenix ), Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş.Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir.....

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi...
1. vadi “NEFS” vadisi
2. vadi “AŞK” vadisi
3. vadi “CEHALET” vadisi
4. vadi “İNANÇSIZLIK” vadisi
5. vadi “YALNIZLIK” vadisi
6. vadi “DEDİKODU” vadisi
7. vadi “BEN” vadisi


1.vadi "NEFS" vadisi
Vadiye giren kuşlar öyle şaşırmışlar ki, burası sanki bir cennetmiş. Her şey varmış. Bir anda her şeyi isteyebileceklerini fark etmişler.. Hiç sınır yokmuş. Zevke, sefaya, bütün emellerine kavuşabilirlermiş. İnsanları anlatan masallarda ki gibi; çalışmadan, uğraşmadan mevki makam sahibi bile olabilirlermiş. Öyle çok kuş vadinin sihrine kapılmış, öyle çok şey istemiş ki…Bu vadide bir sürü kayıp vermişler.

2.vadi "AŞK" vadisi
Vadiye girince bütün kuşların gözünü bir sis kaplamış. Gördükleri biçimsiz şekilleri, taşları, odun parçalarını, birer sülün, birer kuğu sanmışlar. Gözleri kör olmuş. Kapılmışlar, sürüklenmişler…

3.vadi "CEHALET" vadisi
Her şey güzel gelmiş gözlerine… Simurg Anka kuşunu bile unutmuşlar. Nereye gittiklerinin ne önemi varmış ki. Orada da gökyüzü, burada da gökyüzü. İlginç nesneler görmüşler, kaya mı ağaç mı ne fark edermiş ki. Önemsemedikçe düşünmemişler. Düşünmedikçe unutmuşlar. Unuttukça yükleri hafiflemiş, gülümsemeye başlamışlar…

4.vadi "İNANÇSIZLIK" vadisi
Vadiye girdiklerinde birden her şey anlamını yitirmiş. Ne olacakmış ki Simurg’u bulsalar. Kesin öleceklerini iddia edenler olmuş. Simurg’un çözüm bulamayacağını söyleyenler olmuş. Bu kadar yolu boşa geldiğini, emeklerinin boşa gittiğini düşünenler olmuş. Kanadı yaralanan bir kuşun aşağıya düştüğünü, hepsinin başına geleceğini bağıra bağıra söylemişler. Yolu tamamlayamayacaklarını ya da tamamlasalar da hiçbir işe yaramayacağını söyleyip geri dönmüş bir sürü kuş…

5.vadi "YALNIZLIK" vadisi
Vadiye giren bütün kuşları korku salmış. Sadece kendileri varmış gibi endişeye kapılmışlar. Acıkan sadece kendi karnının doymasını düşünmüş. Tek başına avlandığı için de başarılı olamayıp daha büyük hayvanlara yem olmuş. Her biri kendi başına hareket etmiş ve yönünü bulmaya çalışmış. Sanki kimse yokmuş gibi yapayalnız hissetmişler. Oysa ki milyonlarca kuş aynı amaç için uçuyorlarmış…

6.vadi "DEDİKODU" vadisi
Vadinin her köşesinde fısıltılar duyulmaya başlamış. En arkada ki kuş, Simurg Anka’nın yeniden doğuşta tüylerinin yandığını söylemiş. Öndeki kuş bunu duymuş, yanan tüylerin tekrar çıkmadığını söylemiş. Bir öndeki kuş bunu duymuş, yanan tüyleri çıkmadığı için Simurg’un gizlendiğini söylemiş. Bir önde ki kuş bunu duymuş, morali bozuk olduğu için Simurg’un, saklanırken, onu görenlere zarar verdiğini söylemiş. Daha öndeki kuş bunu duyunca, herkese zarar veren Simurg’un, dayanamayıp kendini öldürdüğünü söylemiş. En öndeki kuşa, gitmeye gerek kalmadığı, Simurg’un toprak olduğu bilgisi gelmiş. Bir çok kuş geri dönmüş…

7.vadi "BEN" vadisi
Bütün kuşlar vadiye girer girmez, içlerinde değişik bir his uyanmış. Kiminin kanadı biçimsiz gelmiş kimine. Diğeri, her şeyi bildiğini iddia etmiş. Yanlış yoldan gidiliyor diye kargaşa çıkmış. Her kafadan bir ses çıkmış. Herkesin fikri varmış ve doğruymuş. Sanki milyonlarca farklı yol varmış gibi…Hepsi en önde lider olmak istemiş, öne geçmek için birbirlerini ezip durmuşlar... Ta ki vadiden çıkana “BEN”den uzaklaşana kadar…
Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" demektir... murg" ise "kuş"...
Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; "Simurg - otuz kuş" demekmiş.Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.

Nefsine hakim olan, körü körüne bağlanmayan, düşünen, kendini geliştiren, kendine ve başaracağına inanan, hep birlikte hareket edilmesi gerektiğini bilen, yalnız olmayı tercih etmeyen, dedikodu yapmayan ve en önemlisi egosunu eğiten kuşlar Simurg’muş…


Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
(Ferideddini Attar- Mantık al Tayr 1,2)
--------------------------------------------------
Esrarnameden:

79. HİKÂYE

O divane soru sordu şaha:
‘parayı mı seversin yoksa günahı mı?’
Şah dedi: ‘paradan haberdar olan kimse
Kuşkusuz daha çok sever parayı.’
Şaha dedi deli: ‘aklın varsa niçin
Günahı götürüp parayı bırakıyorsun?’
***

Günahını yanında mezara götürdün.
Bütün paraları bıraktın, öldün.
Senin canını teslim etmen gerek.
Parayla pulla dolu dünyadan maksat nedir?
Sen dünyayla ortak olmayacaksın.
Git, bir lokma, bir hırkayla yetin.
Toprak üstünde, hasır üstünde olsan da
Padişahsın dünya ile düşüp kalkmadıkça.
Zahmetsiz ekmek bulamayacağına göre
Neden kendini sıkıntıya soktun?
Kendini kara talihin kucağına attın.
Hırkan var, bir tam ekmeğin var.
Fazlasını istemek şan şöhret içindir.
Niçin insanlara bağlanıp geri kaldın?
Ciğerin kanlandı, gönlün hırsla doldu.
Bir gram altın için gönlün iki parça oluyor.
‘O paralı adamdır’ denilmesini istiyorsun.
Hey gamlı adam! Yarım ekmek için
Neden yüzsuyunu toprağa dökersin?
Azizim, saman çöpü kadar minnet yükü
Yüz mihnet dağından ağır çeker.

80. HİKÂYE

Bir soru sordu o perişan halliye:
‘Sen neyi seversin?’ dedi : ‘küfürü.
Bana ne verirlerse versinler
Küfürden başkasına minnet etmem.’
***
İnsanlara neden bu kadar bağlısın?
Görünüşe göre sen bu halka muhtaçsın.
Bir gün parasız, çulsuz kalırsan,
Kimse üç kuruş için elinden tutmaz.
Açlıktan yarı ölü yarı diri olsan da
Yarım ekmek elde edemezsin.
Bir gün iki ekmek uğruna
Aşağılık insanlar çöktürürler seni yere.
Bak, yüce tanrı keremiyle
Namazda kaç kere çöktürür seni yere?
Senin gözün beylerde, hanlarda.
Nasıl can ile canan olur gönlünde?
Handan ekmek alırsan, sofranın bereketi kaçar.
Abartılmış sofra elbette uğursuz olur.
Şahın sofrasında neden böyle dolanırsın?
Bu asalaklar bir avuç aciz, sefil, miskindir.

--------------------------------