Nefi Şiirleri

NEF'Î (Ömer), (1572-1635) Erzurum / Hasankale'de doğdu.
 İlk mahlası Zarrî "zararlı"dır. 1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire Nef'i "nafi, yararlı" mahlasını vermiştir.


Padişah 1.Ahmed zamanında İstanbul'a geldi. Devlet hizmetine girdi ve bir süre farklı memurluklarda çalıştı. Daha sonraları 2.Osman ve 4.Murad dönemlerinde yıldızı parladı ve sarayla yakın bir ilişki kurdu. Hicviyeleri ile ünlü olan Nef'î yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti.

Devlet büyükleri hakkında bu kadar sert hicivler yazmasına rağmen uzunca bir süre 4.Murad tarafından korundu, daha sonraları 4.Murad kendisinden hiciv yazmamasını rica etti. Her ne kadar Nef'î padişah 4.Murad'a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Bu hicviyesinden ötürü, 1635 yılında, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü. Sonra cesedi İstanbul boğazı'nda denize atılmıştır.Halk arasında Nef'i efendinin ölümü hakkında şöyle bir rivayet geçmektedir: Nef'i çok iyi bir şair olduğu için infazından vazgeçilmiştir.Padişaha gönderilecek belge yazılırken Nef'i de oradadır.Belgeyi bir zenci yazmaktadır ve kâğıda mürekkep damlatır.Nef'i de bu olay üzerine "Mübarek teriniz damladı efendim" diyerek yaşama şansını kaybetmiştir.

Nef'î'nin hayatını tedkik edersek üç şeydir: övünmek, övmek ve sövmek

Başlıca Eserleri
Sihâm-ı Kazâ (Hiciv şiirleri),
Türkçe Dîvân,
Farsça Dîvan.



-------------

tahir efendi bana kelp demiş
iltifatı bu sözde zahirdir,
maliki mezhebim benim zira,
itikadımca kelp tahirdir.

burda tahir isiminin aynı zamanda temiz anlamına gelmesi ve maliki mezhebinden insanların köpeği “temiz” bir hayvan olarak kabul etmeleri üzerine bir nükte yapılmıştır.

-------------------
dönemin şeyhülislamının, kendisine "kâfir" demesi üzerine şu dizeleri yazmıştır:

bize kâfir demiş müfti efendi
tutalım ben ana diyem müselman
varılınca yarın ruz-i cezaya
ikimiz de çıkarız anda yalan!

meâli şöyle:

müftü efendi bana kâfir demiş,
tutun ki ben ona müslüman desem ne olacak?
yarın ilahi adaletin huzuruna çıktığımızda,
anında ikimizin de yalancı olduğu meydana çıkmayacak mı?

-------------------------------
"ey dil hele alemde bir adam yoğ imiş
var ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş
gam çekme hakikatte eğer arif isen
farz eyle ki el'an yine alem yoğ imiş.."

(ey gönül! hele şu dünyada adam gibi bir adam yokmuş. var ise de gönülden anlayan bir sırdaş bulunmuyormuş. eğer bilge isen, şu dünya için asla gam çekme ve tut ki dünya diye birşey de zaten yokmuş..)

-------------------------------
Aynı zamanda kibirlidir:

alemi teshir içün hatem ne lazım tab'uma
ben süleyman-i hayalim n'eylerim engüşteri
dünyayı etki altına almak için tabiatıma mühür gerekmez
ben hayal (ülkesinin) süleyman'ıyım, yüzüğü ne yapayım

"hâkaani’yem ben muhteşem yanımda ser-heng-i haşem
hâfız olur leb-beste dem hâmem idince zîr ü bem"
ben hakaniyim, muhteşem(padişahtan bahsediyor) benim yanımda kim ki?
ben kalemimi oynattığım an bülbül gibi konuşan hafız kekelemeye başlar öyle iyi yazarım diyor.

---------------------------------------------------
Nefi eleştirirken sınır tanımadığına bir örnek olarak Kırım Hanı’na nedim olarak kapılanan babası için yazdığı şu yazıya bakalım:
“Siham-ı Kaza”dan:


”Saadet ile nedim olalı peder Han’a
Ne mercimek görür oldu gözüm ne tarhana
Peder değil bu bela-yı siyahdur başa
Sözüm yirinde nola güç gelür ise Han’a
Benim züğürtlük ile ellerüm taş altında
Muzahrafatın o dürr ü güher satar Han’a”
Şairin babası hakkında yukarıda yazdıklarının günümüz Türkçesi ile anlamı şöyle:

“Babam saadetle Kırım Hanı’na nedim olalı gözüm ne mercimek ne tarhana görür oldu. Baba değil bu başımın kara belasıdır. Sözüm Han’ı gücendirse bile yerinde sözdür.

Ben yoksulluğun sıkıntısını çekerken, babam saçma sapan şiirlerini inciymiş, mücevhermiş gibi Han’a satmaktadır”

---------
Sadrazam Bayram Paşa hakkında bir hicviye yazdı:
“Siham-ı Kaza”dan:

“Gürcü hınzırı, a samsun-ı muazzam, a köpek
Nerde sen, nerde sadrazamlık, a köpek
Vay ol devlete kim ola mürebbisi anun
Bir senin gibi deni cehl-i mücessem, a köpek…”
Erkek mi kadın mı olduğu belirsiz bir şeytan Süleyman’ın mührüne sahip olsun. Din ve Müslümanlık açısından bu ne büyük acıdır. Gürcü domuzu, a koca zağar köpek… Sen kimsin, ülkeyi yönetmek kimdir”

Şiirin devamı : (çevirisi bulunamadı)

ne güne kaldı meded devlet-i âl-i osman
hey yazık hey ne musibet bu ne matem a köpek

ne ihanettir o sadra bu zamanda andan
olmaya sahibi bir âsaf-ı ekrem a köpek

pây-mâl eylediniz saltanatın ırzını hep
yok yere oldu telef ol kadar âdem a köpek

sen kadar düşmen-i devlet mi olur hınzır
ne durur saltanatın sahibi bilmem a köpek

add olunsa eğer esbâb-ı nizâm-ı devlet
seni katl eylemedir cümleden akdem a köpek

ehl-i dil düşmeni din yoksulu bir mel'unsun
öldürürlerse eğer cân-be-cehennem a köpek

sende islâm eseri olsa eğer zerre kadar
eylemezdin alaman-zâdeyi hem-dem a köpek

bu kadar cürm ile sen sağ olasın da yine ben
vâcibü'l-katl olam ey bahtek-i azlem a köpek

hele bu hükme gâvur kadısı olmaz râzî
kanda kaldı ki müselmân-ı müsellem a köpek

seni hicv etmek ile katle neden istihkak
sen nesin bilmem eyâ kâfir-i mübhem a köpek

sana şetm eylemek olursa eğer katle sebeb
katl-i âm eyle heman durma dem-â-dem a köpek

bî-güneh katle rızâ var mı şerîatte sor â
gör ne der hazret-i müfti-i mükerrem a köpek

tutalım müfti sükût eylese hak söylemede
yok mu bir dâd-ger ü a'del ü ahkem a köpek

hak götürdü arabı gitti hele dünyâdan
kim götürse akabince seni bilsem a köpek

file nâ-çâr meğer yükledeler tâbutun
çekemez cîfe-i murdarını âdem a köpek

filler de çekemezse ne aceb iaşeni kim
var mı bir sencileyin dîv-i mücessem a köpek

çâk çâk etmiş iken tîğ-i zebanımla seni
kanda buldun bu kadar yâreye merhem a köpek

ki ferâmûş edip ol mertebe zahmın acısın
kudurup yine ısırdın beni muhkem a köpek

sonra duydum seni ol fahişe kişkirdiğini
hak belâsın vere ol fahişeye hem a köpek

ondan a'lâ bilir olmazdı benim kadrimi hiç
yalınız ben demezem der bunu âlem a köpek

garazım cehlini tahkîktir anın yohsa
sen kadar har olayım kendim öğersem a köpek

sana nisbetle har-ender-har iken veysî'ye
yaraşır dense har-ı îsî-i meryem a köpek

sen kadar har da olur mu acaba dünyâda
harsın amma har-ı deccâl ile tev'em a köpek

kâfirim ger seni hicv ettiğime nâdim isem
hak huzurunda ya senden utanursam a köpek

her ki bâ-mâ bi-sitîzed be-hudâ istîzed
hak elimde ne kadar çerb çalarsam a köpek

i 'tikâdımca gaza eyledim inşâ-allâh
hak sözü söylemeden hîç usanmam a köpek

men ne anem iki zebûnî-keşem ez-çarh-ı felek
feleği hicv ederim cevrini görsem a köpek

haşre dek sağ kalursam da sana şetm ederim
hak sözü söylemeden hîç usanmam a köpek

hâtır-ı devlet için yâ talebi cennet için
terk olur mu bu kadar ma'ni-i mülhem a köpek

beni incitmeyiceksen yine bu hicvi cedîd
olmamıştı dahi va'llâhi musammem a köpek